Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, Suriye’nin kuzeyinde oluşturulmak istenen Güvenli Bölge planında istenilen sonuca ulaşılamadığı yönündeki açıklamasını yeniakit.com.tr’ye değerlendiren Gazeteci Yazar Abdurrahman Dilipak, “Fırat’ın doğusuna operasyon zaruri bir hale gelmiştir. Haram ayların bitiminde Fırat’ın doğusuna Türkiye girecek. ABD ve AB muhalefet üzerinden Türkiye siyasetini dizayn etmeye çalışıyor. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna girmesiyle birlikte terör eylemleri artabilir ve ekonomiye saldırılar başlayabilir.” dedi.
Gazeteci Yazar Abdurrahman Dilipak, Fırat’ın doğusuna yönelik planlanan operasyonla ilgili yenakit.com.tr’ye dikkat çeken açıklamalarda bulundu.
“Haram ayların bitiminde Fırat’ın doğusuna Türkiye girecek”
“Güvenli Bölge” tartışmaları ve Türkiye-ABD ilişkilerine yönelik konuşan Abdurrahman Dilipak, “Türkiye’nin ABD’ye verdiği iki haftalık sürenin dolmasıyla birlikte şu anda yeni bir sürecin içindeyiz. Türkiye’nin ABD’ye verdiği sürenin sona erdiği tarih aynı zamanda ‘Haram ayların’ ilkinin de sonuydu. Safer ayıyla birlikte yeni haram ay başlamış oldu. Haram ayların bitmesiyle birlikte Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna harekatı başlatacaktır diye düşünüyorum.” şeklinde konuştu.
“Fırat’ın doğusuna operasyon zaruri bir hale gelmiştir”
Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bir gece ansızın gelebiliriz” diyerek Fırat’ın doğusuna yönelik operasyonun yaklaştığına ilişkin dün verdiği mesaja da atıfta bulunan Abdurrahman Dilipak, şöyle konuştu:
“Türkiye Fırat’ın doğusuna ABD olmadan girecek. Türkiye’nin o bölgeye girmesiyle birlikte DAEŞ, PYD ve SDG gibi örgütlerin ve bunlara bağlı grupların nasıl bir direniş ortaya koyacağını, rejim güçleri ile Rusya ve İran’ın bu konudaki tavrının ne olacağını henüz tam olarak bilmiyoruz. Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik bir operasyon düzenlenmesi artık zaruri bir hale gelmiştir.”
“ABD ve AB muhalefet üzerinden Türkiye siyasetini dizayn etmeye çalışıyor”
Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna yönelik başlatacağı operasyona ilişkin bütün siyasi partilerin ve kamuoyunun destek vermesi gerektiğine dikkat çeken Abdurrahman Dilipak, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Doğrusu bu konuda endişelerim yok değil. CHP, insanları şaşırtmayan ve duyduğunda ise ‘normaldir’ diye düşündüğü bir çok eyleme imza atıyor. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, seçim döneminde PYD’yi Türkiye’ye yönelik bir ‘tehdit’ olarak görmediği yaklaşımını ortaya koymuştu.CHP tarafından organize edilen ‘Suriye’de Barışa Açılan Kapı - Uluslararası Suriye Konferansı’na’, terör örgütü PKK/YPG’ye yakınlığıyla tanınan Amy Austin Holmes isimli sözde aktivisti programda konuşturdu. Fırat’ın doğusuna yönelik planlanan operasyonla ilgili CHP, net olarak tavrını ortaya koymalı. Muhalefetin bu konuda aktif olarak bir şeyler yapmaya çalıştığını görüyoruz fakat sanki Türkiye aleyhine yanlış adımlar atıyorlar gibi bir fotoğraf çıkıyor ortaya. ABD ve Avrupa Birliği ülkeleri muhalefet üzerinden Türkiye’deki siyaseti dizayn etmeye çalışıyor.”
“Terör eylemleri ve ekonomiye saldırılar başlayabilir”
Türkiye düşmanları tarafından muhalefet partilerinin yönlendiriliyor olmasına tepki gösteren Abdurrahman Dilipak, “Türkiye’nin Fırat’ın doğusuna girmesiyle birlikte uluslararası derin çetenin yönlendirip provoke ettiği terör eylemleriyle karşı karşıya kalabiliriz. Yine aynı çete tarafından Türkiye ekonomisi manipüle etme girişimleri de olacaktır.” dedi.
“Bu işin üstesinden gelmemiz gerek”
İsrail’in rolü ve ABD askerleri dışında ABD vatandaşı ve “Green Card” ve “Blackwater' kimliği taşıyan PYD’lilerin bölgede varlığına dikkat çeken Abdurrahman Dilipak, sözlerini şöyle tamamladı:
“Bu süreçte Mısır ve Suudi Arabistan gibi, Dahlan Projesi içinde yer alan ülke ve unsurların ne yapacakları, İngiltere’nin tavrı, Amerikan muhibleri, Kushner lobisi ve Mc Kinsey gibi ABD danışmanlık şirketlerinin içerideki beyaz ajanlarının süreçteki rollerini yakından izlemek gerek. Erdoğan’ın ABD’de BM de verdiği mesajlardan sonra bunun sahaya yansıması ve fiili sonuçları da herkesin merakla beklediği bir konu. Bölge için yeni bir süreç başlıyor. Türkiye bu süreçten etkilenen ve süreci etkileyen bir ülke. Şimdi ‘Şam’a pirince giderken evdeki bulgurdan olmadan’ bu işin üstesinden gelmemiz gerek. Bu süreç Türkiye’nin NATO ve AB ilişkilerinde yeni bir kırılma noktasına sebeb olabilir. Ne olacağını yaşayıp göreceğiz. Türkiye için de, ABD için de geri dönüş zor. Zaten bu karargah da esasen her iki taraf için de zaman kazanmak için uydurulan bir bahaneden başka bir şey değil di!”